Deprem, diğer doğal afetlerde olduğu gibi insan psikolojisi üzerinde derin etkileri olabilen bir durumdur. Deprem travmaya sebep olabilir ve insanların duygu, düşünce ve davranışlarında değişikliklere yol açabilir. Bu değişiklikler kişiden kişiye değişebilir. Örneğin depremi merkezinde yaşayan bir kişide travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) oluşmazken medya üzerinden takip eden bir kişide bu bozukluğun belirtileri görünebilir. Deprem deneyimi ile, psikolojik gerilim ve özellikle

TSSB gelişimi sorunları ilişkilidir. Fakat özellikle deprem mağdurlarının, kaygı, korku ve TSSB bulgularını azaltmada yararlı olduğu bilinen psikolojik tedavilerden yararlanması kritiktir. Bu yaklaşım, mağdurların yaşadıkları yıkıcı deneyimi anlayabilmeleri ve uzun süreli etkileriyle başa çıkabilmeyi öğrenebilmeleri için çok önemlidir. Psikolojik tedaviler, kişilerin gelecekte karşılaşabilecekleri depremler için de psikolojik olarak daha hazırlıklı ve dirençli olmalarını sağlayacaktır.

 

Şok, Pasifleşme ve Toparlanma Süreçleri

Bu tür ani ve yıkıcı gelişen olaylarda psikolojik süreç üç aşamadan oluşur: şok, pasifleşme ve toparlanma. Olayın yaşanmasına takiben oluşan tepki şoktur. Deprem gibi aniden oluşan beklenmedik bir olay anında insan beyni “Savaş ya da Kaç” mekanizmasını devreye sokar. Bu mekanizma özellikle vücutta hissedebileceğimiz tepkilere yol açar. Kalp atışında yükselme, hızlı soluk alıp verme, aşırı gerginlik hissi, uyuşma hissi, terleme, titreme ve bulantı hissedilebilir. Aşırı korku hissi, ne yapacağını bilememe, duygularını hissedememe veya duygusal donukluk, tepki verememe veya kalakalma, bulunduğu ortamdan kopuk hissetme ve olan biteni anlayamama gibi belirtiler şok sürecinde yaşanan duygusal ve bilişsel belirtilerdir. Kişi olanların verdiği yoğun stres ve korku ile çaresizliğe kapılabilir ya da panik duygusu hissedebilir. Panik duygusu yaşayan kişiler özellikle depremden kurtulma dürtüsüyle düşünmeden hareket edebilir, bir tehlikeden kurtulmak için kendilerini başka bir tehlike içine sokabilirler. Deprem olurken içinde bulundukları binadan kurtulmak için pencereden atlamak bunun bir örneğidir.

Şok aşamasını yaşayan kişiler sonrasında pasifleşmiş bir halde hissedebilirler. Sarsıntı bitmiş de olsa durumun travmatik etkilerinden kurtulmak için yaptıkları işe yaramıyormuş gibi gelebilir. Kendilerini yorgun ve güçsüz hissedebilirler. Bu durumda çevreden gelecek destek kişinin yalnız hissetmemesini ve farkındalığının artmasını sağlar. Birebir deprem anını yaşamamış kişilerse şokun ardından korku, öfke ve çaresizlik duygularını deneyimleyebilirler.

Toparlanma aşaması ise depremin hemen ardından gelen sürecin sonlanmasıyla başlar. Deprem bitmiş olsa da depremi deneyimlemiş olmak kişilerde uyku ve yeme alışkanlıklarında değişiklik, depresyon, depremle ilgili kabus görme, olay anının sürekli aklına gelmesi, olay anı ve sonrasında gördüklerinin sık sık gözünün önüne gelmesi, bir daha deprem olacağına dair yoğun bir korku, normale göre çok daha kolayca irkilme tepkisi verme, gelecekle ilgili beklenti kaybetme ve plan yapamama, umutsuzluk, odaklanma problemleri, çevreden yabancılaşma, kapalı ortamlara girmekten kaçınma ve olay anını hatırlatan durumlardan kaçınma görülebilir. Bu durumların hangisinin görüleceği kişiden kişiye değişir, herkes depremin uzun süreli etkilerini farklı şekilde hisseder. Psikolojik dayanıklılığı yüksek olan, sosyal destek ağı geniş olan ve yeniden güvende hissedebilen kişilerde bu belirtiler kısa sürede geçebilir.

Deprem beklenmedik ve çok yıkıcı bir durumdur. İnsanların çoğu deprem öncesinde hayatları boyunca bu yoğunlukta ve sarsıcılıkta bir travma yaşamazlar. Bundan ötürü yıllar içinde dünyayı kendileri ve yakınları için güvenli bir yer olarak algılarlar. Deprem bu algıyı değiştirir. Kişiler bu ani değişime uyum sağlamakta zorlanırlar. Depreme verilen tepkiler diğer birçok beklenmedik durumlara verdiğimiz tepkilerle benzerdir, yani “normal” tepkilerdir. Fakat durumun yıkıcılığı bu tepkileri çok yoğun hissetmemize sebep olur. Öncelikle bunu anlamak önemlidir. İyileşme süreci bu yoğun tepkilerin uzun süreli olarak yaşamımızı etkilememesini işler.  Yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilmesidir. İyileşme sürecinin kısa sürmeyeceği, kişiden kişiye değişeceği ve yukarıdaki stres tepkilerinin iyileşme sonlanana kadar devam edebileceğini anlamak bu süreç için diğer önemli bir bilgidir. İyileşme sürecinin hedefi yaşananlara verilebilecek iki uç tepkinin, yaşananlara ve geçmişe saplanmak ve depremi görmezden gelip hafife almak, sürdürülmemesi için önemlidir. Bu süreçte depremin elimizde olmadan gerçekleştiğini, çok yıkıcı ve acı bir olay olduğunu kabul edip kontrol edebileceklerimize odaklanmak yardımcı olabilir.

 

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)

İnsanların birçoğu depremi takip eden birkaç hafta içinde iç dengelerini kurup zorluklarla baş edebilir, yaşam fonksiyonlarındaki zorlanma veya değişikliklerin üstesinden gelebilirler. Bazı insanlar içişe bu sıkıntılı süreç aylara, bazen de yıllara yayılır ve devam eder. Bu duruma Travma Sonrası Stres Bozukluğu adı verilir.

TSSB’si olan kişilerde depremin üzerinden zaman geçmesine rağmen depremin yaşattıkları ve hissettikleri tekrar eder duruma gelmiştir. Olayın sürekli zihinde canlanması, rüyalarda sürekli deprem anını görmek, depremi anımsatan durumlardan aktif olarak kaçmak, duygusal küntleşme dediğimiz olaylara karşı duygusal tepki verememe, hayata ve geleceğe karşı umutsuzluk, uyku problemleri, öfke ve huzursuzluk TSSB’nin belirtileridir. Bu belirtiler günlük yaşam, sosyal yaşam ve iş hayatını etkileyecek derecededir. Bu belirtileri olan kişilerin özellikle bir uzman yardımı almaları kritiktir. Doktorlar ve ruh sağlığı uzmanları bu süreçte başvurulacak kişilerdir.

 

İkincil Travmatik Stres

Travmayı birebir yaşamamış, medya üzerinden takip eden kişilerde de ikincil travma denilen bir durum oluşabilir. Bunun belirtileri travma belirtilerine çok benzerdir: umutsuzluk, konsantre olamama, öfke, çaresizlik hissi, donma, aşırı hareketlilik/yerinde duramama, iç sıkışması, dünyaya güvenin azalması, uyku ve iştah düzensizlikleri.

Bu konuda atılacak en önemli adımlardan biri medya kullanımı kısıtlamaktır. Uyku ve beslenme düzenini özen göstermek, çevrenizden ve sevdiklerinizden destek istemek, yakınlarınızda duygu ve düşüncelerinizi paylaşmak ikincil travmatik stres yaşayanlara faydalı olacaktır. Hayattan kopmamak ve normalde yaptığınız hobi ve uğraşlara devam etmek, sohbet etmek, farklı bir şey ile ilgilenmek kaygı girdabına girmeyi engellemeye yardımcı olur. Yukarıda da bahsedildiği gibi stresli durumlara vücut fiziksel tepkiler de verdiğinden nefes ve gevşeme egzersizleri yapılabilir.

 

Yetişkinlerde Psikolojik İyileşme Süreci

Depremin hemen sonrasında ruh sağlığı üzerinde oluşan etkilerinde kontrol hissinin kaybı önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden ilk 24-72 saatlik süreçte bu duyguyu geliştiren müdahaleler çok büyük önem taşır. Bu sebeple depremin hemen sonrasında mağdur olan kişileri sıcak ve güvenli bir ortama ulaştırmak, beslenme ve uyku ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmak önemlidir. Yakınlarıyla bir araya gelebilecek kişiler onlarla birlikte olmalıdırlar. Akut dönemde kişilerle basit, somut ve anlaşılır bir dille iletişim kurmak, sakin ve yavaş konuşmak önemlidir.

Depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik yardımda kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça ifade etme olanağı vermek gerekir. Özbakım yapabilecekleri olanaklar sağlamak, zihinsel ve bedensel rahatlama ve dinlenmeye teknikleri uygulamak, başkalarına yardım etmek istiyorsa bu sürece dahil olmalarını ve yardım etmelerini sağlamak, travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler ve psikoeğitim sunmak önemlidir. Kişi eğer konuşmak istemiyorsa buna zorlanmamalıdır. Bu tür durumlarda kendisi hazır hissettiği ve konuşmak istediği zaman konuşmak için yanında olan kişilerin olduğu ona hatırlatılmalıdır.  Kişiyle konuşurken yaşadıklarını önemsizleştiren, duygularını dışa vurmasını engelleyen ve bastırmasını teşvik eden yorumlardan kaçınmak gerekir. Özellikle psikolojik ilk yardım sürecinde kişilere “Hepsi geçti/geçecek”, “Senden daha kötü durumda olanlar var”, “Bırak depremi başka bir şey konuşalım”, “Rahatla”, “Daha kötüsü de olabilirdi”, “Bizi öldürmeyen şey daha da güçlü kılar” gibi ifadelerde bulunmamak gerekir.

Deprem sonrası keder ve yas kaçınılmaz olabilir. Psikolojik iyileşmeye kişinin bu hissettiklerinin anormal olmadığı, çok zor bir süreçten geçtiği kabul ederek başlanmalıdır. Psikolojik sağlık, fiziksel, özellikle de beyin sağlığı ile yakından ilişkilidir. Bu süreçte sağlıklı ve düzenli beslenmek, düzenli uyumak ve nefes egzersizleri duygudurum düzelmesi için oldukça önemlidir. Travmatik olayla birlikte sinir sistemi ajite olduğu için bu durumu daha da arttıracak olan kafeinli içecekler, sigara tüketimi sınırlandırılmalıdır. Özellikle alkol ve uyuşturucu kullanımından kaçınılmalıdır çünkü bu tür maddeler kısa süreli rahatlama hissi yaratsa da uzun vadede kendi başlarına sorun yaratabilirler. Bunun yerine müzik dinleme, gevşeme çalışmaları, yürüyüşe çıkma, aile ve arkadaşlarla vakit geçirme yararlı olacak yöntemlerdir. Günlük yaşamı devam ettirmeye gayret göstermek, günün nasıl geçeceğini planlamak özellikle belirsizliğin getirdiği endişeyi azaltma açısından faydalı olacaktır.

Hemen rutin çalışma yaşamına ya da rutin sorumluluklara dönülmese bile günlük aktivitelere kademeli olarak başlamak, boşluk duygusu ve kaygını yoğunlaştıracak kısır döngü düşünce sürecinin azalmasında yardımcı olur. Günlük tutmak kişinin iç dünyasını somutlaştırması ve kendini daha rahat anlayabilmesi için faydalıdır. Aynı zamanda üzerinde çalışılabilecek, müdahale gereken konular için somut bir zemin yaratmaya yarar. Düşünce ve duyguları dışa vurmak için yapılabilecek bir aktivite (resim, el işi…) ile meşgul olmak ya da yardım çalışmalarına destek vermek kişiyi rahatlabilecek şeyler arasındadır.

 

Çocuklarda Psikolojik İyileşme Süreci

Deprem travmasını yaşayan kişinin yaşı, bu deneyime verilen yanıtı etkileyen faktörlerden birisidir. Çocuklar, yaşam ve mekân kaybı gibi olaylara anlam vermekte, yetişkinlerden daha fazla zorlanırlar. Duygularını anlatmakta ise deneyimsizdirler. Depremin hemen sonrasında çocuklarla kurulan iletişimde en önemli nokta sakin, şefkatli ve dinlemeye açık olmaktır. Çocuklarla konuşurken onlarla aynı seviyede olmak (eğilerek ya da oturarak), sakinliği koruyarak kısa ve net cümleler kullanmak önemlidir. Çocuklar yaşlarından bağımsız birer bireylerdir, dolayısıyla psikolojik ilk yardım esnasında çocuğa ihtiyacını sormak, izin almadan fiziksel temasta bulunmamak, onlardan onay almak gerekir. Özellikle deprem mağduru olan çocukları çaresiz hissettirecek davranışlardan kaçınılmalı, sordukları sorular geçiştirilmemeli. Çocuklar yetişkinlerin duygu ve davranışlarını modellerler, bu nedenden ötürü özellikle deprem bölgesinde çocuklarla kurulan iletişimde kaygı, korku hissettirilmemelidir. Yetişkinlerde olduğu gibi, deprem sonrası çocukların da güven ve kontrol hissi kazanmaları en önemli ihtiyaçlardandır.

Özellikle deprem sonrası ilk yardım sürecinde çocuklara direk olarak neye ihtiyaç duydukları ve bir şey yapmadan önce isteyip istemedikleri sorulmalı. Dinlendiklerini anlayabilmeleri için “Buradayım”, “Seni dinliyorum”, “Anlıyorum” gibi geri dönüşler yapılmalıdır. Özellikle kayıp yaşamış çocuklara “Artık sen evin direğisin”, “Ailen sana emanet”, “Annen/Baban/Kardeşin melek oldu” gibi ifadeler kullanılmamalıdır. “Sen aslansın”, “Kardeşine bakacaksın”, “Umudumuzsun”, “Koca kız/adamsın” gibi sorumluluk yükleyen şeyler söylenmemeli, deprem anını yeniden yaşatacak sorular (Neredeydin? Ne yapıyordun? Annenler neredeydi? Uyuyor muydun uyanık mıydın? Nasıl kurtuldun? gibi sorular) sorulmamalıdır.

Çocuklarda, depreme bağlı psikolojik sıkıntılarla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken birçok bulgu vardır. Huzursuz davranışlar, öfke nöbetleri, uyku sorunları, kâbus görme, yalnız uyumak istememe, ağlayarak uyanma, kaybettiği kişinin hayaletini gördüğünü söyleme, arkadaşlarıyla görüşmek istememe, oyun oynamak istememe, yaşına uygun olmayan bebeksi davranışlar, dikkatini verememe, büyüklere aşırı bağımlılık geliştirme, yatak ıslatma, baş ağrısı, mide ağrısı gibi fizyolojik sebebi bulunamamış ağrılardan yakınma, kusma, okul başarısında düşme çocuklarda görülebilecek belirtilerdendir.

Okul öncesi çocuklarda parmak emme, yatak ıslatma, karanlık korkusu, anne babaya yapışma, davranışlarda gerileme, rutinlerden uzaklaşma görülebilir. İlkokul çocuklarında sinirlilik, saldırganlık, kabuslar, sosyallikten geri çekilme, okuldan kaçma, konsantrasyonda azalma olabilir. Ergenlerde ise uyku ve yemek bozuklukları, suça eğilimli davranışlar, irritabilite ve çatışmalarda artış, gerginlik ve fiziksel şikayetler olabilir.

Konuşmak için özel bir zaman yaratıp çocuğun kendini ifade etmesini sağlamak, çocuğa güven vermek, sorularını geçiştirmemek, ortak yapılabilecek aktiviteler düzenlemek, günlük yaşamda sorumluluk almasına destek olmak, çocuğa gerektiğinden fazla sorumluluk yüklememek çocuğun yaşadığı psikolojik stres ve sorunların daha kısa sürede çözümüne katkıda bulunacaktır. Çocuklarla oyun oynamak, özellikler onlara resim yapma fırsatı tanımak kendilerini ifade etmeleri için önemlidir. Eğer çocuklar özellikle oyun sırasında depremi yeniden canlandırır, sürekli tekrar olup olmayacağını sorar ya da tekrar olacağından bahseder, depremi onlara hatırlatan durum, kişi ve nesnelerden kaçar, çok kolay irkilip ağlamaya başlar, duygusal tepkisizlik göstermeye başlar ise bunlar çocuklarda TSSB olabileceğine işarettir. Bu durumlarda çocukların iyileşme sürecinde bir uzmandan yardım almak oldukça önemlidir. Uzun süreli olaraksa çocuğun güvendiği yetişkinliklerle birlikte deprem çantası hazırlaması, hazırlarken neleri nasıl kullanacağının açıklanması ileride yaşanacak bir olumsuzluk durumuna onu hazırlayacak, bu süreci daha bilinçli geçirmesine yardımcı olacaktır.

 

Humanite Psikiyatri klinik ekibi olarak bu süreçte psikolojik desteğe ihtiyacı olan deprem mağdurlarının yanındayız. Gönüllü psikiyatrik ve psikososyal destek için bizimle iletişime geçin. Sağır ve işitme engellilere yönelik desteğimiz de vardır.

 

Görüşme Formu

     

    Kaynaklar:

    Nakajima, Ş. (2012). Deprem ve sonrası psikolojisi. Okmeydanı Tıp Dergisi28(2), 150-155.

    Medilife Sağlık Grubu İnternet Sitesi

    Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi, Efsun Sertoğlu sosyal medya bilgilendirmesi

    Lazarus, P. J., Jimerson, S. R., & Brock, S. E. (2002). Natural disasters. Best practices in school crisis prevention and intervention, 435-450.

    National Association of School Psychologists, Natural Disasters: Brief Facts and Tips

    İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Çalışmaları Ruh Sağlığı Uygulamalı Yüksek Lisans Programı instagram sayfası bilgilendirmeleri